skip to Main Content
  • EN
  • FR

Kamulaştırmasız El Atmadan Doğan Davalar

Kamulaştırmasız El Atma Nedir?

Kamulaştırmasız el atmanın tanımına mevzuatımızda yer verilmemiştir. Ancak yargı içtihatları ve doktrin çerçevesinde şöyle tanımlanabilir:

İdare tarafından özel mülkiyette bulunan bir taşınmaza usulüne uygun olarak alınmış bir kamulaştırma kararı olmaksızın, kişilerin mülkiyet hakkını kısıtlayacak şekilde el koyulmasıdır.

İdare tarafından gerçekleştirilen müdahaleler, taşınmazı fiilen işgal etme şeklinde olabileceği gibi, malikin o taşınmaz üzerinde imar/inşa yetkilerini kısıtlamak/engellemek şeklinde de olabilmektedir.

            Kamulaştırmasız el atmanın unsurları:

  • Taşınmazın özel hukuk kişisinin mülkiyetinde olması,
  • Kamulaştırma yetkisine sahip idare tarafından kamulaştırma yapılmaksızın fiilen veya hukuken el konulması,
  • El koymanın kamu yararı amacıyla yapılması ve
  • El koymanın kalıcı olması.

A) Hukuki El Atma (Hukuka Uygun Kamulaştırmasız El Atma)

İdarenin usulüne uygun kamulaştırma kararı almaksızın, mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde taşınmazı hukuki işlemle kısıtlaması durumunda hukuki el atmadan söz edilir. Taşınmaz üzerinde herhangi bir fiilî el atma olmamasına rağmen yapılan uygulamalar sonucu (sit alanı, imar plânı, arsa ve arazi düzenlemesi gibi) taşınmaz malikinin mülkiyet hakkından doğan yetkileri kısıtlanmaktadır. 

Hukuki el atma, dinlenme, ulaşım, güvenlik, sosyal ve kültürel faaliyetlerin karşılanması amacıyla imar düzenlemeleri ile bir kişinin taşınmazının yol, park, okul veya yeşil alan, ibadet yeri gibi umumi hizmetlere ayrılmış olması halinde gündeme gelebilmektedir. Ayrıca, imar uygulama alanında taşınmazı olan kişilerden taşınmazlarının %45’ini geçmemek üzere ve bedelsiz olarak düzenleme ortaklık payı (DOP) kesintisi yapılması halinde de hukuki el atmadan söz edilir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesinde yer alan düzenleme ortaklık payı (DOP), usulüne göre bir kamulaştırma işlemi yapılmaksızın, özel mülkiyetteki taşınmazın belli bir bölümüne hukuka uygun olarak zorla el atılmasıdır. Kamulaştırma Kanunu’na göre kamulaştırma yapılmak suretiyle el atılan taşınmazın bedelinin idare tarafından ödenmesi mecburî iken, İmar Kanunu’nda düzenlenmiş olan düzenleme ortaklık payı uygulaması yapılmak suretiyle el atılan taşınmaz için idarenin bir bedel ödeme zorunluluğu bulunmamaktadır.

Kamulaştırma Kanunu’nun Ek 1. maddesi uyarınca; uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren 5 yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. Bu süre içerisinde idare tarafından gerekli işlemler yapılmaz ise hukuki el atma gerçekleşir.

Kamulaştırmasız Hukuki El Atmadan Doğan Davalar Nelerdir?

Taşınmazı imar planı sınırları içerisinde kalan malik, imar planına karşı ilan süresi içerisinde idareye başvurarak imar planının değiştirilmesini talep edebileceği gibi imar kısıtlılığı bulunan taşınmazının kamulaştırılmasını da talep edebilir. Taşınmaz maliki idareye başvurmaksızın doğrudan hukuki el atmanın dayanağı olan işleme karşı iptal davası açabilir veya zararının tazmin edilmesi için tam yargı davası açabilir.

1) İptal Davası

İdarenin kamulaştırma yapmaksızın bir taşınmaza hukuki olarak el atmasından dolayı taşınmaz maliki, hangi hukuki işlemden dolayı mülkiyet hakkı kısıtlanmış ise ona karşı (imar planları, arsa ve arazi düzenlemesi gibi) 60 günlük dava açma süresi içerisinde iptal davası açabilir.

İmar Kanunu’nun 8. maddesinde, imar planlarının bir ay süre ile askıya çıkarılacağı ve bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebileceği düzenlenmiştir. Kanunda öngörülen bu itiraz yolu, zorunlu bir yol değildir. İlgililer plana karşı itiraz yoluna başvurmadan doğrudan dava açabilirler. Eğer itiraz edilmeden doğrudan dava açılacak ise dava açma süresi ilan tarihinin bittiği günü izleyen günden itibaren 60 gündür.

İlgililer tarafından imar planlarına karşı itiraz edilmek isteniyorsa, bu itirazın bir aylık askı süresi içerisinde ve yazılı olarak yapılması gerekir. Danıştay tarafından bu itiraz, 2577 sayılı İdari Yargılama usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir.

Askı süresi içerisinde yapılan itirazın, 60 günlük cevap verme süresi içerisinde reddedilmesi durumunda, ret kararının ilgilisine tebliğini takip eden günden itibaren 60 gün içerisinde dava açılması gerekir. Bir aylık askı süresi içinde yapılan itiraza, askı süresinin son gününü takip eden 60 gün içerisinde cevap verilmezse, itiraz zımnen reddedilmiş sayılır. Bu durumda, zımni ret süresini takip eden 60 gün içerisinde dava açılmalıdır.

Bunun dışında İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesine göre ilgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. İdarenin başvuruya olumsuz cevap vermesi veya başvuruyu cevapsız bırakması (zımnen ret) halinde 60 günlük dava açma süresi içerisinde iptal davası açabilir. Bu süre idarenin ret kararından itibaren işlemeye başlayacaktır.

Yine, İmar Kanunu’nun 18. madde uygulaması ile yapılan işlemlere karşı ilgililer tarafından tebliğ ya da öğrenilme tarihinden itibaren yasal dava açma süresi içerisinde iptal davası açılabilir.

Hukuki el atmalarda görevli ve yetkili mahkeme, taşınmazın bulunduğu yer İdare Mahkemeleridir.

2) Tam Yargı Davası

İdare tarafından yapılan imar planlarının, 5 yıl boyunca fiilen hayata geçirilmemesi ve kamulaştırma konusunda hareketsiz kalınması ile özel mülkiyetteki taşınmazın kısıtlılığı sonucu zarara uğrayan kişi, idari yargıda tam yargı davası açarak zararının tazmin edilmesini isteyebilir.

İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde tam yargı davası açılabilir. İdare, istek hakkında 60 gün içinde cevap vermediği takdirde bu sürenin bittiği tarihte istek reddedilmiş (zımnen ret) sayılır. Bu 60 günlük cevap verme süresinin bitiminden itibaren, 60 günlük dava açma süresi içinde tam yargı davası açılabilir.

İmar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan hukuki el atmalarda tazminat davasının açılabilmesi için, imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren 5 yıl içerisinde kamulaştırma yapılmamış, kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılmamış veya taşınmaza fiilen el atılmamış olması gerekmektedir. Bu davanın açılabilmesi için uygulama imar planının kesinleşmesinden itibaren 5 yıllık süre geçmiş olmalıdır. Bu şartların yerine gelmesinden sonra öncelikle sorumlu idareye başvuru yapılarak tazminat talebinde bulunulmalı, ret kararı üzerine idare mahkemesinde tam yargı davası açılmalıdır.

Hukuki el atmalarda görevli ve yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer idare mahkemesidir.

B) Kamulaştırmasız Fiili El Atma (Hukuka Aykırı El Atma)

Kişiye ait taşınmaza idare tarafından herhangi bir yasal dayanak bulunmaksızın fiilen el atılmış olması ve bu el atmanın kanunda öngörülen usul ve esaslara uyularak tesis edilmiş bir kamulaştırma işlemine dayanmadan gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir.

İdare, çoğu zaman, kamulaştırma işlemlerinin uzun sürmesi, idarelerce kamulaştırma işlemlerine yeterli ödenek temin edilememesi gibi birçok nedenle, kamulaştırma yapmadan, özel mülkiyete tabi taşınmazlara yol, kaldırım, park vb. yapmak suretiyle, fiili el atma yolunu tercih edebilmektedir.

İdarenin kamulaştırma yapmaksızın bir taşınmaza fiili olarak el atmasından dolayı idareye karşı; el atmanın önlenmesi davası, bedel davası, ecrimisil davası veya tazminat davası açılabilir.

Kamulaştırmasız Fiili El Atmadan Doğan Davalar Nelerdir?

1)  Müdahalenin Men’i Davası (El Atmanın Önlenmesi Davası)

Kamulaştırmasız el atmaya karşı açılacak davalardan biri Türk Medeni Kanunu kapsamında düzenlenen el atmanın önlenmesi davasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinde “Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.” hükmü uyarınca malikin el atma davası açma hakkı belirtilmiştir.  Kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı son bulmadığı için, malik istihkak davası açamayacaktır.

El atmanın önlenmesi davası bir eda davasıdır. Taşınmaz maliki bu dava ile mahkemeden, mülkiyet hakkını devretme amacı gütmeden, idare tarafından yapılan haksız el atmanın sona erdirilmesini talep eder. Malik bununla birlikte taşınmazın eski hale getirilmesini de talep edebilir. Bu davanın sonunda davalı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya mahkûm edilmektedir.

El atmanın önlenmesi davası, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkından doğan bir dava olduğu için ayni bir davadır ve mülkiyet hakkına yönelik devam eden bir tecavüz söz konusu olduğu için de herhangi bir zamanaşımına tabi değildir. Bu davada davacı, söz konusu taşınmazın tapuda kayıtlı olan malikidir. Malikin mirasçıları da el atmanın önlenmesi davasını açabilirler. Mülkiyet hakkından doğan bir dava olduğu için kiracı gibi zilyetler el atmanın önlenmesi davası açamazlar. El atmanın önlenmesi davasında davalı, taşınmaza kamulaştırma yapmaksızın el koyan idaredir.Görevli ve yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesidir.

2. Bedel Davası (Taşınmaz Bedelinin Tahsili Davası)

İdarenin kamulaştırma yapmaksızın taşınmaza fiilen el atması, borçlar hukuku anlamında bir haksız fiil teşkil eder ve idare açısından taşınmaza verdiği zarar sebebiyle bir tazminat borcu doğurur. Fakat haksız fiilden doğan tazminat davasından farklı olarak bu davada hâkim, taşınmazın bedelinin malike ödenmesinin yanında taşınmazın mülkiyetinin idareye devri ve tapuda idare adına tesciline de hükmeder. Kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan bedel davası ile kamulaştırmada olduğu gibi bir bedel tespiti yapılmakta ve bunun karşılığında mülkiyet idare lehine tapuda tescil veya terkin edilmektedir. Bedel davasında malik mülkiyet hakkının idareye devri karşılığında bedelin tahsilini talep ettiği için bu dava ayni bir davadır.

Bedel davası, taşınmazın maliki veya mirasçıları tarafından açılabilir. Davalı ise dava açıldığı tarihte haksız el atmaya devam eden idaredir. Bedel davası ayni bir dava olduğu için bir süreyle sınırlı değildir. Taşınmazına el atılan malik, el atmanın önlenmesi veya bedel davası açmaktaki seçimlik hakkını dava açarken kullanabileceği gibi el atmanın önlenmesi davası açtıktan sonra davanın konusunu ıslah suretiyle bedel davasına dönüştürebilir. Bedel davası ile birlikte ecrimisil talebinde de bulunulabilir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinde, 1956 ile 1983 yılları arasında hükme bağlanmamış kamulaştırmasız el atma uyuşmazlıklarının bu madde hükümlerine göre çözümleneceği düzenlenmiştir. Bu maddede bedel davasından farklı olarak bedel tespiti davasına yer verilmiştir. Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesi hükmünce, “Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.” Bu usul uygulanmadan açılan davalar, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmektedir. Uzlaşma usulü idarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine başlamakta olup Kamulaştırma Kanunu’nun 8.maddesi uyarınca gerçekleştirilmektedir. İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren 3 ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde, fiilen el konulan taşınmazın dava tarihindeki değeri, mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit edilir ve taşınmazın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. Bu madde kapsamda açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.

Geçici 6. madde kapsamı dışında kalan bir fiili el atmanın söz konusu olması halinde bedel tespit davası değil, bedel davası (taşınmaz bedelinin tahsili davası) açılmalıdır. Bedel davası taşınmazın aynı ile ilgili olduğundan görevli ve yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesidir.

3) Ecrimisil Davası

Ecrimisil davası, Türk Medeni Kanunu’nun 995. maddesine hükmü uyarınca malikin iyiniyetli olmayan zilyetten, malının haksız olarak alıkoyulmasının ve kullanılmasının bedelini talep ettiği davadır. Kamulaştırmasız el atmada ecrimisil taşınmazı haksız olarak kullanan idarenin malike ödeyeceği bedeldir. Ecrimisil, haksız işgal edilen taşınmazın kira karşılığı olarak kabul edilmektedir.

Kamulaştırmasız el atmadan dolayı açılan ecrimisil davasının davacısı taşınmaz maliki, davalısı ise kamulaştırmasız olarak taşınmaza el atan idaredir. Malik, kamulaştırmasız el atma tarihinden itibaren ecrimisil talebinde bulunabilecektir. Ecrimisil kira bedeli olarak kabul edildiği için talep edilmesi, TBK’nın 147. maddesi gereği 5 yıllık zamanaşımına tabi olacaktır

Kamulaştırmasız el atmadan dolayı açılan ecrimisil davası, el atmanın önlenmesi davası veya bedel davası ile birlikte açılabileceği gibi ayrı da açılabilmektedir. Ecrimisil davası, taşınmaza haksız olarak el atılmasından kaynaklandığı için taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemelerinde açılır.

4) Tazminat Davası

İdarenin kamulaştırma yapmaksızın taşınmaza fiilen el atması borçlar hukuku anlamında bir haksız fiil teşkil eder ve bu nedenle bir zararın ortaya çıkması halinde idare açısından bir tazminat borcu doğar. Böyle bir tazmin yükümlülüğünün doğması için gerekli olan husus TBK m. 49’da belirtilmiştir. Buna göre; kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Tazminat davasında, bedel davasından farklı olarak mülkiyet hakkı taşınmaz malikinde kalmakta olup, mülkiyet sahibi yalnızca idarenin haksız müdahalesi nedeniyle uğradığı zararların tazminini talep etmektedir.

Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

Tazminat davası bedel davası, müdahalenin men’i davası ve ecrimisil davalarıyla birlikte açılabileceği gibi tek olarak da açılabilir. Dava hukuki niteliği itibariyle eda davasıdır.

Davacı tazminat davasını isterse taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde isterse davalı idarenin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde dava açabilir. Her iki mahkeme de yetkilidir.